Medium'un harika içerikler için bir yuva haline geldiği bir sır değil, ancak pek çok insanın bilmediği şey, bu içeriğe ne kadar emek harcandığıdır.
Hemen hemen Medium yazarlığımda 1 yılı tamamlamak üzereyim ve tamı tamına 200 adet İngilizce makale yazarak yıl dönümümü tamamlayacağım. Bunun anlamı 2 günde bir makale yazdığım anlamına gelmektedir ve bu sayılara ulaşmak ciddi bir emek istemektedir.
Her makale için yaklaşık 30-60 dk arası zaman harcadığımı düşünürsek, 200 makale için toplamda ortalama 150 Saat (6,25 Gün) gibi ciddi bir emek harcadığımı görebilirsiniz.
Aşağıda kendimin de uygulamaya çalıştığı ve Medium da başarılı olan yazarlardan edindiğim dersleri sizler için derledim.
Ders #1: Parlak nesnelerin peşinden koşmayın
Bir yazar olarak muhtemelen "parlak nesne sendromu" kavramına aşinasınızdır. Bilirsiniz, gözünüze çarpan ve sizi gerçekten önemli olan şeylerden uzaklaştıran şeyler?
Bu, parlak yeni bir blog yazısı veya araçtan, yanlış nedenlerle dikkatinizi çeken bir Instagram hikayesi kadar basit bir şeye kadar her şey olabilir.
Bu sadece dikkat dağıtıcı olduğu için değil, aynı zamanda gerçekten önemli olana, yani işinize odaklanmanızı engelleyebileceği için de önemlidir.
Bu dikkat dağıtıcı unsurların peşinde çok fazla zaman harcayıp yazmaya yeterince zaman ayırmazsanız, tüm sıkı çalışmanız boşa gidecektir. Bu tavsiyeyi daha önce duymuş olabilirsiniz: parlak nesnelerin peşinden koşmayın!
Ders #2: Medium'u alışkanlık haline getirin
Ben her zaman "endişeli bir yazar" oldum - sayfaya koyduğum her kelimeyi aşırı analiz eden ve başkalarıyla paylaşacak kadar iyi olup olmayacağı konusunda endişelenen bir tip.
Hobi olarak yazmak rahatlamama ve kelimelerimin özgürce akmasına yardımcı oluyor, ancak bunu bir kariyere dönüştürmek işleri çok daha zorlaştırıyor.
Her gün yazmanın diğer alışkanlıklar gibi olduğu ortaya çıktı: yazmayı günlük rutininizin bir parçası haline getirmek çaba ve disiplin gerektiriyor, ancak bir kez yaptığınızda, her seferinde daha kolay ve daha keyifli hale geliyor.
Ders #3: Kötü fikirlerle zaman kaybetmeyin
Üçüncü ders ise kötü fikirlerle zaman kaybetmemektir.
Ne yaptığınızdan emin değilseniz baştan başlamaktan korkmayın ve gerektiğinde bir şeyleri değiştirmekten kimsenin sizi korkutmasına izin vermeyin.
Kendinize ve yeteneklerinize güvenmek zorundasınız, aksi takdirde başka hiç kimse çalışmanızı ciddiye almayacaktır.
Bir proje üzerinde çalışırken yardım istemekte bir sakınca olmasa da, önemli olanın sadece başkalarından onay almak değil, yarattığınız şeyin yüksek standartları karşıladığından ve yayınlanmaya değer olduğundan emin olmak olduğunu unutmayın.
Ders #4: Bunu kendi yayınınız olarak düşünün
Muhtemelen Medium'u yazılarınızı yayınlamak için bir platform olarak düşünüyorsunuz, peki ya onu kendi yayınınız olarak düşünmeye başlarsanız?
Her türlü içeriği yayınlayabileceğiniz ve Medium'daki en popüler yazarlarla aynı miktarda ilgi görebileceğiniz bir platform.
Bu, Medium'da yayın yapmayı bırakmanız gerektiği anlamına gelmiyor. Sadece değerinizi, makalelerinizin ana sayfada yer alıp almamasına veya diğer yazarların bu makaleler hakkındaki düşüncelerini paylaşıp paylaşmamasına bağlamamanız gerektiği anlamına gelir.
Ders #5: Okuyun, okuyun, okuyun!
Okumak öğrenmek için kesinlikle gereklidir. Ne kadar çok okursanız, bilgi tabanınız o kadar genişler. Okumak, etrafınızdaki dünyaya dair anlayışınızı genişletir ve işlerin nasıl yürüdüğüne dair iç görüler sağlar.
Podcast ve sesli kitap dinlemenin işe gidiş gelişlerimi faydalı bilgilerle doldurmak için mükemmel bir yol olduğunu fark ettim.
Kulağa ilginç gelen bir kitap çıkarsa, Amazon veya Audible'dan satın alabilir ve araba kullanırken veya şehirdeki işlerimi hallederken dinleyebilirim.
Akşam işten eve döndüğümde, yatmadan önce telefonumda veya dizüstü bilgisayarımda Medium ve diğer web sitelerindeki makaleleri okumanın keyfini çıkarabilirim.