Bunun yerine harika yazmanın ilkelerine odaklanın.
Çoğu yazma tavsiyesi birbirine benzer ve kılık değiştirmiş kişisel yardım paketi şeklinde yazarlara servis edilir.
İnternette yapacağınız araştırma ve geçireceğiniz on dakika size; yazma işinin sıfatlarla yıllarca uğraşmak değil, aslında bir kitabın basitçe oluştuğuna inanmanızı söyleyecektir.
Bunun için interneti suçlayamazsınız. Bu problem, çok daha önceleri başladı:
- “Daktilonun başına otur ve kanını akıt” — Ernest Hemmingway
- “Yaratıcılığın en büyük düşmanı kendinden şüphe etmektir.” — Sylvia Plath
- “Profesyonel bir yazar pes etmeyen bir amatördür” — Richard Bach
Bunlar umut verici sözlerden sadece bir kaç tanesidir…
Bence bu sözler çokda işe yaramayan, yazanların diğer başarılarından dolayı acaba doğru söylüyorlar mıdır, diye beğenildiğini düşündüğüm sözlerdir.
Harika yazarlık yapmak zordur.
Belki de sonradan öğretilmesi imkansız da olabilir.
Bu nedenle, bir uzmandan tavsiye istendiğinde, büyük yazar olsalar bile; “iyi bir yazar”, “gerçek bir yazar” veya “- yeterince çalışırsak” — “en iyi yazar” olma arzumuzu doğrulayan genel sözler söylerler.
Sorun şu ki, büyük yazar olarak kabul edilenlerden bile, oturup tek seferde büyük yazılar, esserler çıkarması beklenir.
Papa Hemmingway kitabında, Silahlara Veda’nın başlangıcını 50 kez silip tekrar yeniden yazmıştır.
Neyse ki büyük yazarlık hileler ya da numaralarla ilgilenmemişler. Bizim gibi yapay zekadan yardım alma şansları da yoktu.
Bu sadece ilkelerle ilgilidir.
İnsanlığın edebiyat sevgisi, yıllar boyunca iyi yazmanın ilkelerini tanımlamış ve geliştirmiştir. Bu konular biraz felsefe gibidir ve sonsuzdur.
Bu yüzden, bu yazıda sadece üç unsura odaklanacağım:
- Amaç
- Takipçi
- Duruş
İyi bir yazının net bir amacı vardır
Öncelikle şunu aklınızda tutun: Yazmaya başladığınızda amacınızı bilmiyor olmanız çok olasıdır.
Yazmanın kendisi bir sorgulama egzersizidir, aslında merak ettiğiniz soruları araştırmak ve yanıtlamak için bir bahanedir.
Benim için bu yolculuk, şu şekilde başladı.
Okumayı ve araştırmayı sevdiğim şeyleri, öğrendikçe üstüne kendi yorumumu da katarak diğer insanlarla paylaşmaya başladım.
Yine de bir taslak yazdıktan sonra amacınızı netleştirmek, kalan taslakları maksimum etki için rafine etmenize ve keskinleştirmenize yardımcı olur.
Amacınızın insanların hayatını değiştirmesi ya da büyük bir fikir olması gerekmez.
Sadece net olması gerekir.
Tipik olarak, çoğu yazının amacı aşağıdakilerden birine girer:
- Bir olayın gerçeklerini aktarmak
- Birini bir fikir konusunda ikna etmek
- Yararlı veya eğlenceli bilgileri dünyaya yaymak
İnternette benim gibi bağımsız olarak yazıyorsanız, muhtemelen gerçekleri sunma konusunda fazla endişelenmenize gerek yoktur.
Biraz daha ilerlediğinizde ise, zamanınız büyük olasılıkla birilerini işinizin kalitesi ile ilgili ikna etmek ve/veya bir kitle için yayıncılık yapmakla geçecektir.
Joel Schwartzberg’in “Get to the Point” adlı kitabındaki bir alıştırmayı kullanmayı seviyorum.
Buna “İnanıyorum Testi” deniyor.
“[İnanıyorum Testi] bir konuda yeterince başarılı ya da başarısız olduğunuzu anlamak için yapılan bir testtir.
Şu şekilde yapılır.
Amacınız tam bir cümle oluşturacak şekilde kurulduğunda, amacınızı sade ve net şekilde ifade edebiliyor mu? “
Mesela; Buna inanıyorum çünkü ______.” gibi bir cümle, boşluğu siz doldurun.
Amacınız, tek bir cümle ile beni inandığınız şeye ikna etmektir.
Amacınız muhtemelen, bir grup insanın hayatlarını iyileştirmek için faydalı veya sıra dışı yollar bulma arayışıdır.
Bunu başarılı bir şekilde yapabilmek için hedef kitlenizi bulmak ve onları tanımak kritik önem taşır.
İyi bir yazının net bir hedef kitlesi vardır
Dinleyicileriniz, takipçileriniz yazılarınızda ne söyleyeceğinizi belirler.
Daha da önemlisi, ne söylemeyeceğinizi de belirler.
Çoğu zaman (ve özellikle internette) yazmanın bir amacı da kısa ve okuyuculara hap bilgiler vermektir.
Hangi kelimelerin uygun olup olmadığı konusunda seçimler yapmanız gerekecektir.
Çoğu kişi, artık kitap okumaktan vazgeçti ve sesli kitaplar dinlemeye başladı.
Ya da yapay zekaya 500 sayfalık bir kitabın 2–3 sayfalık bir özetini çıkartıp, o kitabı okumuşcasına, bitti olarak üstünü çiziyorlar.
Yazınızda;
Neyin daha fazla açıklanmaya ihtiyacı var?
Neyin daha az açıklanmaya ihtiyacı var?
Hedef kitlenizi ne kadar iyi anlarsanız, bu soruları yanıtlamak o kadar kolay olur.
İyi bir yazının, net bir duruşu vardır
Yazma amacınız, ne söylemek istediğinizi ortaya koyar.
Hedef kitleniz bunu, kime söylemek istediğinizi temsil eder.
Duruşunuz, bunu söylerken nasıl görünmek istediğinizi de gösterir.
Duruşunuz kendinizi nasıl hissettiğinizdir. Aslında bu sizin yazılı olarak tavrınızdır.
Ancak, bunlar sadece bir sayfadaki kelimelerdir.
Ses tonunuz ya da beden diliniz yok.
O zaman duygularınızı okuyucularınıza nasıl gösterirsiniz?
Bunun nasıl işlediğini göstermek için, benzer amaç ve hedef kitleye sahip, ancak büyük ölçüde farklı duruşları olan iki farklı örneği göz atalım.
“Sunil Rajaraman” ve “Taylor Gordon”, girişimci olarak “FOMO” konusunu ele alan iki yazardır.
FOMO, en genel tanımıyla “fırsatı kaçırma korkusu” anlamına gelir.
Borsada da bu terim çok popülerdir.
Aşağıda iki yazarın yazılarından, ilk satırlarını paylaşıyorum. (küfürler tarafımdan çıkarılmıştır).
“FOMO“ ve “Yapay Zeka. Bu iki kelimeyi bir daha duyarsanız, lanet olası bilgisayarınızı pencereden dışarı atarsınız.”
Everybody’s Rich But You — Sunil Rajaraman
“FOMO kişisel yaşamınızda ortaya çıkabilir ve iş dünyasında da gerçek bir olgudur. Her gün size milyarlarca dolar kazandıracak bir sonraki büyük şey olarak lanse edilen yeni bir iş modası varmış gibi görünüyor.”
How to Not Fall Victim to Business FOMO — Taylor Gordon
Rajaraman’ın doğrudan ve buyurgan bir yaklaşım benimsediği, Gordon’un ise daha akademik ve sakin bir yazıya yöneldiği hemen fark ediliyor, değil mi?
Her ikisi de kendi duruşunu yazı boyunca sürdürüyor;
ilki sahte bir anlatıyı, iğneleyici alaycılığı için bir araç olarak kullanırken,
ikincisi yalnızca pratik ve gerçek terimlerle açıklmayı tercih ediyor.
Zaman içinde tekrarlanan ve farklı konulara taşınan aynı duruş, yazı sesiniz haline gelebilir.
Mesela; Rajaraman, Silikon Vadisi’ndeki COVID kilitlenmesini, anlatırken de aynı duruşu sergiledi.
Gordon ise soğuk satışlar hakkında tavsiyelerde bulunurken kendi duruşunu yine tekrarlıyor.
Basitleştirmek gerekirse, duruşunuz sizin kim olduğunuzdur.
Sonsuza dek, iyi yazar unvanının peşinde olsak da, aşağıdakileri aklımızda tutmamız önemlidir:
Yazdığınız her eser, süreci takip etmenizi gerektirir.
Kaç ödül kazandığınız, kaç kitap yazdığınız ya da kaç takipçiniz olduğu fark etmez, her boş sayfa yepyeni bir meydan okumadır.
Yazarlık yolculuğunuzu, Medium’da kuralına uygun ve daha iyi yapabilmeniz için size küçük bir hediye vermek istiyorum — Buradan Alabilirsin.
Tüm mücadele eden yazarları yazmaya teşvik etmek, motivasyonlarını yüksek tutmak için, bunun gibi bildiğim bütün teknikleri paylaştığım ve ayrıca karşılıklı soru-cevap bölümününde olduğu bir e-bülten hazırladım — Buradan Katılabilirsin.