Belki, meslektaşlarınızın / arkadaşlarınızın / ailenizin / iç sesinizin size ne diyeceği konusunda endişelisinizdir.
Belkide, daha deneyimli birinin sizi ‘saf dışı’ bırakacağından veya sizi eleştireceğinden korkuyorsunuz.
Sakın bana, başarısız olmaktan, aptal görünmekten ve insanların size gülmesinden korkuyorum demeyin…
Endişelisiniz, çünkü hikayelerinizi paylaştıktan sonra bir anda her şey ters gidebilir.
Hayatın zaten can sıkıcı bir tarafı da, her an her şeyin ters gidebileceğini düşünmektir.
Asıl mesele de, bu korkuyla yaşamayı öğrenmekten geçiyor.
5 yıl önce internette yazmaktan korkuyordum. İsmimi gizliyordum. Soyadımı yazmıyordum.
Sanki yazdıklarımı tüm dünya okuyacakmış ve hatalarımı bulacaklarmış kafasında yaşıyordum.
Bugün ise, o günün tam aksine, ismimi ve soyismimi yazıyorum. Çünkü tüm dünya yazdıklarımı okusun ve bunları kimin yazabildiğini görsün istiyorum.
İlk başlarda, Yayınla düğmesinin üzerinde gezinir, basmadan önce de, yazımı yayınladıktan sonra neler olabileceğini sürekli aklımdan geçirirdim.
Sadece kafamdaki düşüncelere güvenmem gerektiğini varsayardım.
Ancak yıllar geçtikçe şaşırtıcı bir keşifte bulundum.
Zihninizdeki düşünceleri kolayca değiştirebilirsiniz.
Ayrıca endişelendiğiniz şeylerin çoğu, hayatınız boyunca gerçekleşmez.
Çoğu beynimizin oluşturduğu bir yanılgıdır.
Yöntemleri, hayatımın her alanında kullanmayı seviyorum.
Sanırım bu alışkanlığım, uzun yıllardır Almanlar ile çalışmamdan ve sık sık Almanya’ya gittiğim için de, artık bu kültürün çalışma şekline ve disiplinine adapte olmamdan kaynaklı olabilir.
Harika bir yöntem ile başlayalım.
“Zihinden Kağıda” Yöntemi: Endişelerinizle başa çıkmak için basit bir yöntemdir.
İnternette yazma konusunda, bir ileri bir geri gittikten sonra, korkularımla nasıl mücadele ettiğimi ve sonunda nasıl yazmaya başladığımı size anlatayım:
- Korktuğunuz her şeyi listeleyin.
- Yazılarınızı internette paylaştığınızda, başınıza gelebilecek en kötü şeyleri bir kağıda yazın.
- Bunların gerçekleşme olasılığını % olarak yanlarına yazın.
- Hiç yazmaya başlamazsanız, başınıza gelebilecek en kötü şeyin ne olacağını yazın.
4 numaralı soruya verdiğiniz yanıt, her şeyi netleştirir.
Yazmazsanız hayatınız boyunca kaybedecekleriniz, yazdığınızda kazanacaklarınızın yanında hiçbir şeydir.
Bugün iki numaralı soruyu ele alalım:
Bazen yazar adayları, bana mesaj atıp yazmaya nereden başlayacaklarını soruyorlar.
Onlara her zaman söylediğim şu oluyor.
İlk hikayeniz, kendinizi okurlarınıza tanıtmak olsun.
Okurlarına nasıl bir katkı sağlayabileceğinden ve seni neden okumaları gerektiğinden bahset derim.
Yeni başlayanlara sorunlarının ne olduğunu sorduğumda ise;
Genelde yanıtları; “Ben uzman değilim, utanıyorum ve acemiyim.” oluyor.
İşte size bir sır ve gerçek: hiçbirimiz aslında gerçek bir uzman değiliz, biz de utanıyoruz.
Genelde, hikayelerimiz büyük kitlelere ulaştığında, başka dillere çevrildiğinde veya kitaplarımız çok satanlar raflarına dizildiğinde, o zaman belki uzman olacağımızı düşünürüz.
Eminim ki, o gün geldiğinde de kendi içimizde yine uzman değiliz diyeceğiz.
Sizi uzman olarak nitelendiren nedir?
Harvard üniversitesi mezunu, 20 yıllık yazarlık deneyimine, doktoraya ve 100 milyon dolar ciroya sahip bir şirkete sahip değilseniz, muhtemelen bugünün dünyasında bir uzman olarak sınıflandırılmazsınız, değil mi?
Ya da belki de öylesinizdir.
Belki 10 yıllık deneyim yeterlidir. Kim bilir, ya da 5 yıllık deneyim yeterlidir.
Gerçek şu ki, uzman olmak bir spektrumda yer alır.
En uçta, insanların belki %1'i vardır.
%1'lik başaranlar kulübünde olmamanın utancını mı?
En kötü, siz de benim gibi o kulübünde olamayabilirsiniz, yalnız değilsiniz.
Ben de %1 kulübünde değilim.
Hatta %10 kulübünde de değilim.
Ben şöyle düşünüyorum:
Piyasa ve sen varsın.
Piyasa bir süre sonra, senin için olumlu / olumsuz bir karar verecektir.
Piyasa, arz ve taleple ilgilidir.
Piyasa, talep edilen şeyleri dağıtır.
Bu da insanların yazılarınızı tıklayacağı ya da tıklamayacağı anlamına gelir.
Yazıların, tıklarlarsa harika olur, tıklamazlarsa bu senin için geliştirme fırsatıdır.
Yazdığım bir şey, istediğim gibi görüntülenmediğinde, onu geliştirmem, yeniden çerçevelemem veya neleri değiştirmem gerektiğini düşünürüm.
Sen de öyle yap.
Bu süreç, duyguları denklemden çıkarmakla ilgilidir.
Son olarak, bana her zaman yardımcı olan bir düşünce deneyini sizlerle paylaşacağım…
Bir saniyenizi ayırın ve bana bir iş arkadaşınızın dün utanç verici olarak ne yaptığını söyleyin.
Aklınıza bir şey gelmiyor mu?
Tamam, bana geçen ay yaptıkları utanç verici bir şeyden bahsedin.
Hala aklınızda bir şey yok mu?
Tamam, tamam…
Geçen yılın tamamında birlikte çalıştığınız herhangi birinin utanç verici bir şey yaptığını söyleyin…
Hala bir şey bulamadınız mı?
Çünkü diğer insanlara dikkatinizi vermiyorsunuz, sadece kendinizi düşünmekle meşgulsünüz.
Aynı şey diğer insanlar için de geçerlidir.
Siz ne kadar öyle olduklarını düşünseniz de, herkes sizin onlar hakkında ne düşündüğünüzü düşünmekten, sizi düşünmeye fırsat bulamıyor.
Garip değil mi?
Aklımda bu düşünceyle, bir gün dönüp geriye baktığımda, birlikte çalıştığım insanların çoğunun isimlerini zar zor hatırlayacağım.
Ama hayallerimi gerçekleştirmeye çalışıp çalışmadığımı kesinlikle hatırlayacağım.
Her ne kadar insanların sizi yeterince umursayacağını düşünseniz de, sizi hiç umursamayacaklar.
Utanç, sadece hayal gücünüzün bir ürünüdür.
Önünüzdeki fırsatı görün.
Biliyorsunuz, doğru çerçevelenmiş, başlangıç modu en büyük rekabet avantajınızdır.
Beklenti yok, bugünün dijital dünyasında büyük bir avantajınız var.
Kimse sizden bir şey beklemiyor.
Tamamen özgürce yazabilirsiniz.
Yaratmak istediğiniz işi tasarlayabilirsiniz.
Bu sizin için bir fırsat…
Yazarlık yolculuğunuzu, Medium’da kuralına uygun ve daha iyi yapabilmeniz için size küçük bir hediye vermek istiyorum — Buradan Alabilirsin.
Eğer Halen Medium Türkiye Yayınları’na Yazarlık Başvurusu Yapmadıysanız, Sizi de Değerli Yazarlar Ailemize Bekliyoruz.
Medium Türkiye Yayınına Yazarlık Başvurusu Yapmak için Tıklayın.